6 Ekim 2007 Cumartesi

GÖRÜNTÜ, TEMSİL, SİNEMA

George Maciunas, End After 9 (Fluxus Film)

Jackson Pollock
(d. 28 Ocak 1912, Wyoming, ABD – 11 Ağustos 1956, New York, ABD), Soyut dışavurumcu ressam, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarındadır. Damlatma tekniği (drip painting) ile boya karıştırma, fırça kullanımı gibi alışılagelmiş uygulamaları bir kenara bırakmış, yere serdiği devasa boyutlardaki tuval bezleri üzerinde hareket ederek boyayı dökme, damlatma, fırlatma suretiyle sonradan aksiyon/hareket resmi adı verilen resimler yapmıştır. Bu özelliğinden ve 'kötü adam' imajından ötürü Jack the Dripper lakabıyla da anılmıştır.

1951'den sonra koleksiyonerler ve galerilerden daha değişik resimler yapması için baskılar gelmeye başlamış, bu baskılar karşısında Pollock'un varolan alkol sorunu daha da büyümüş, resimleri karanlıklaşıp figüratif öğeleri de kapsamaya başlamıştır. 1956'da yaptığı araba kazası sonucu ölmüştür.

Harekete ve sürece verdiği beden sanatı, süreç sanatı, performans sanatı, Fluxus, happening'ler gibi birçok çağdaş akımın temelini hazırlamıştır.

Happening, teyatral doğası olup senaryo dahilinde olmadan, doğaçlama yoluyla yapılan bir çeşit sanatsal etkinliktir. Terim olarak ilk defa Allan Kaprow'un "6 Bölümlük 18 Happening" (18 Happenings in 6 Parts) isimli eserinde kullanılmış ve yaygınlaşmıştır. Slayt gösterileri, dans, koku ve tad gibi hislere hitap eden etkinliklerin sahnelenmesi ve tecrübe edilmesi ön plana çıkar. Birçok örneğinde izleyici katılımı önemlidir ve ortaya çıkan estetik etki, tecrübe edilen etkinliklerin bileşimidir. Claes Oldenburg'un "Dükkân" (Store) (1961), "Oto-bedenler" (Autobodies) (1963), ve "Yıkamalar" (Washes) (1965); Robert Rauschenberg'ün "Harita Odası II" (Map Room II) (1965); Robert Whitman'ın "Amerikan Ayı" (The American Moon) (1960); and Kaprow'un "Çağrı" (Calling) (1965) isimli eserleri önemli happening'ler arasında sayılabilir.

1950lerin sonlarından itibaren, Happening, teatral doğası olup senaryo dâhilinde olmadan, doğaçlama yoluyla yapılan bir çeşit sanatsal etkinliği olarak kabul edilmektedir. Happeningler, herhangi bir yerde gerçekleştirilebilir, genelde multi-disiplinerdir ve bir anlatıcıya gerek duymadan, seyirciyi de çalışmaya dâhil etmenin yollarını arar. Happeninglerin kilit noktaları, sanatçı tarafından önceden planlanmasına rağmen, çalışmalarda genellikle doğaçlama da yapılmaktadır.

Alan Kaprow, ilk kez 1957 ilkbaharında, George Segal’ın çiftlik evindeki bir sanat pikniğinde, “Happening” terimini kullanmıştır. “Happening” yazılı olarak ise, ancak, 1958 kışında, Rutgers Üniversitesi’nde çıkan, “Anthologist” isimli edebiyat dergisinde yer alabilmiştir. “Happening”lerin biçimi örnek alınarak, ABD, Almanya ve Japonya’daki sanatçılar tarafından bu terim benimsenmiştir.

Bazen, 1950lerin ortalarında Kaprow’un öğretmeni olan John Cage’in Black Mountain Koleji’nde 1952’de gerçekleştirdiği “Theater Piece No. 1” performansı ilk Happening olarak görülse de, Kaprow’un “18 Happenings in 6 Parts” (1959) adlı çalışması genel olarak, ilk happening olarak kabul edilmektedir. 1950lerin sonlarına, 1960ların başlarına doğru New York’ta gelişip, yıldızı parlayan “Happening”lerin önemli katılımcıları arasında Carolee Schneemann, Red Grooms, Robert Whitman, Jim Dine, Claes Oldenburg ve Robert Rauschenberg sayılabilir.

1960larda ortaya çıkan Fluxus Hareketi’nde happeningin değişik bir biçimi olan “Event Scores” sergilenmiştir. Bu formun, happeningden farkı daima kısa ve basit olmasıdır.

İngiltere’de, ilk happeningler, Adrian Henri tarafından Liverpool’da düzenlenmiştir. Ancak, en önemlisi, 11 Haziran 1965’de Albert Hall’da gerçekleştirilen “Poetry Incarnation”’dır. O zamanın genç, avantgard İngiliz ve Amerikalı şairlerinin öncülüğündeki bu performansa şahit olan ve katılan izleyici sayısı 7000’dir. Katılımcılarından biri olan Jeff Nuttall, daha sonra Bob Cobbing ile birlikte çalışarak pek çok happening organize etmiştir.

Belçika’da, ilk happeningler, Brüksel ve Ostend’de, 1965-1968 yılları arasında, sanatçılar Hugo Heyrman ve Panamarenko tarafından düzenlenmiştir. Avustralya’da ise 1970lerin sonlarına doğru, Sidney’deki, “Yellow House Artist Collective”, 24 saat hiç durmadan süren happeninglere evsahipliği yapmıştır. Polonya’da, 1980lerin ikinci yarısında, öğrenci temelli bir happening hareketi, Waldemar Fydrych tarafından kuruldu. Waldemar Fydrych, General Jaruzelski tarfından yönetilen askeri rejim karşıtı, onbinin üzerinde katılımcının yer aldığı happeningleriyle tanınıyordu.

1999’da Brüksel’de ise, Free University of Brussels’in öğrencileri tarafından, happening’in ““Birşeyler olur” ve bazen sen bunlarla ilgili hiçbirşey yapamazsın” anlamını taşıyan değişik bir formu oluşturuldu.

Fluxus (Latince: akmak kelimesinden), ilk olarak 1960 yılında Litvanyalı-Amerikalı sanatçı George Maciunas tarafından John Cage'in 1957-1959 Back Mountain College'daki "deneysel kompozisyon" derslerine katılan sanatçılar ile tanışması sonrasında oluşturulmaya başlanmış uluslararası bir avant-garde gruba verilen addır. Fluxus'ın avant-garde bir grup olarak değerlendirilmesi konusu tartışmalıdır. Avangardizmin 1960'larda neo-avangardizm ya da transnasyonel bir estetik yaklaşımla yok olduğu ileri sürülebilir.

Fluxus, ilk olarak George Maciunas, Almus Salcius, vd. New York'ta ikamet eden Litvanyalıların, bir dergi çıkarmak amacı ile Litvanyalılar Kültür Derneği'ne teklif etmelerinde buldukları isimdir.(Bu dergi hiç çıkmamıştır). Maciunas'a göre Fluxus'un amacı "sanatta devrimsel bir gelgitin oluşmasını sağlamak, yaşayan sanatı ve karşı sanatı (anti-art) yaymak" idi. Bu açıdan Fluxus, Dada ile yakından ilişkilendirilebilir. Zamanın çoğu avant-garde sanatçısı Fluxus içinde yer almıştır. Bunlar arasında Joseph Beuys, Yoko Ono, Nam June Paik sayılabilir. Tabii bu isimler Joseph Beuys'un zaten kendisinin Fluxus dışında da oldukça tanınmış olması; Yoko Ono'nun birazda John Lennon ismi ile anılması ve Nam June Paik'in de (Fluxus öncesinde de oldukça tanınan) video sanatının kurucusu olması bakımından ön planda yer alan isimlerdir. Bunların dışında Dick Higgins, Alison Knowles, Robert Filliou, Henry Flynt, George Brecht, Robert (Bob) Watts, Mieko (Chieko) Shiomi, Takako Saito, Ay-O gibi daha bir çok ismi saymak mümkündür. Nicelik açısından Fluxus'a bakıldığında toplamda 40 ya da 80 kadar merkezi sanatçı figürünü görmek mümkündür. Nihai olarak ise sanatçılar, küratörler, akademisyenler, galeri sahipleri, koleksiyonerler vs.den oluşan yaklaşık 360 isimden bahsetmek olasıdır. 1960'ların çoğulculuğuna yol açması açısından önemli olup etkisi günümüzde de sürmektedir.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba benim bir ödewim var kavramsal sanatta happening ve temsilcileri bu konu hakkında bana geniş ve anlasılır bilgi gonderir misiniz lütfen yardımcı olun

Adsız dedi ki...

Merhaba benim bir ödewim var kavramsal sanatta happening ve temsilcileri bu konu hakkında bana geniş ve anlasılır bilgi gonderir misiniz lütfen yardımcı olun